• 0(216) 545 01 54 / 0(543) 224 57 25

marka-giymek-cok-havali-mi-acaba

MARKA GİYMEK ÇOK HAVALI (MI ACABA?)

380 380 İz Koçluk

MARKA GİYMEK ÇOK HAVALI (MI ACABA?)

Bir arkadaşımın ilkokulda okuyan 2 oğlu yeni başladıkları okulda herkes ünlü yabancı bir markanın (reklam olmasın diye marka ismi vermiyorum) çekçekli çantalarını kullandığı için severek kullandıkları yepyeni sırt çantalarından bir çırpıda vazgeçip “o” çantadan almak istemişler. Arkadaşım epey direnmiş. Evden çalıştığı için çocukları okula o götürüp getiriyor. Günlerce, hatta haftalarca okuldaki çocukları gözlemlemiş. Hepsinde “o” markanın farklı renklerde çekçekli çantaları, “bu” markanın farklı model ayakkabıları, “şu” markanın kalem kutuları… Bakmış ki olmayacak. Çocuklar zaten okulda yeniler. Bir de marka sorunu yaşamasınlar diye ne kadar saçma bulsa da “o” markanın çantası, “bu” markanın ayakkabısı, “şu” markanın kalem kutularına servet harcayarak çocuklarını sevindirmiş.

Yaşlandık mı? Yoksa nesil farkı mı bunu söyletiyor? Bilmiyorum doğrusu… Ama biz çocukken, yeni bir ayakkabı alındığı için sevinirdik, “o” marka ayakkabı alındığı için değil. Peki ama nedir gençlerdeki bu marka tutkusu? Marka bağımlılığı ya da takıntısı demeye dilim varmıyor ama kimisinde bu boyutlara da ulaşıyor maalesef…

Elinde akıllı telefonu olmayan genç hiç yok gibi. Hatta cep telefonları, tabletler ilkokul çocuklarının ellerinde. Telefon alınmasını değil “o marka” telefon alınmasını istiyorlar. Marka kullanmazlarsa nefes alamayacaklar sanki… Oysa çocuğunuza arkadaşlarını tercih ettikleri marka ile değerlendirip değerlendirmediğini sorarsanız eminim ki (marka takıntısı yoksa) içten, koca bir “hayır” cevabı alırsınız.

Peki ama neden kendisinin öyle değerlendirildiğine inanıyor?

Şöyle biraz bakındım. Ve bir blogda, bir okul ödevi için ergenlerin kendilerinin bu konuda yaptıkları bir araştırmanın sonuçlarına rastladım. Neden marka sorusuna gençlerin %60’ı “diğerlerine ayak uydurmak” diye cevap vermiş. Bir gruba dahil olmanın giyindikleri kottan, kullandıkları telefondan, sürdükleri parfümden, kısacası ve ne yazık ki markadan geçtiğine inanan ergenler! Marka seçimleri ile günü yakaladıklarını gösterebileceklerine inanan, dışlanmayacaklarını düşünen gençler!

Sevilmek için pop idollerini model alıyorlar. Sevilmek için, hatta sevgilerini ifade etmek için pahalı hediyeler veriyorlar. Sevilmek için gençlik dizilerindeki yakışıklı çocukları, güzel kızları örnek alıyorlar. Televizyon yarışmaları güzel görünmeye, tarz olmaya değer veriyorlar. Gençler kendi aileleri hariç herkesin ailesinin dizilerde gördükleri multimilyoner aileler gibi olduğunu sanıyorlar. Kaçımız multimilyoneriz ki! İronik olan ise gençlerin çoğu böyle sandığı için olan ailelere oluyor. Pamuk eller cebe giriyor ve neredeyse cepten hiç çıkamıyor. Oysa yapmamız gereken, inandığımız gibi davranarak, onların bu marka tutkusunu körüklememek. Elbette marka almayın demiyorum. Ama markanın kişiye değer katmadığını bilmesini, sadece sevdiği için (gösteriş için değil) bir markayı tercih etmesi gerektiğini anlamasını sağlamalıyız.

Çocuklarımıza yaptıkları ile, kişilikleri ile, yarattıkları değer ile değerli olduklarını öğretmeliyiz, hatırlatmalıyız. Günün sonunda “Alt tarafı bir çift ayakkabı” diyebilmeli. Günümüz gençlerinin ağzına dolandırdığı gibi kendini “ezik” görmemeli.
Aslında her ne kadar mantık sahibi bir varlık olsak da Saatchi & Saatchi’nin CEO’su Kevin Roberts’in dediği gibi her birimiz % 80 duygusal, %20 rasyoneliz. İşte markaların da ayakta kalabilmesi için o %80’e hitap etmeleri gerekiyor. Böylece mantığın ötesinde bir sadakat yaratabiliyorlar. Bağımlılık demeye dilim varmıyor. Araştırmalar da bunu gösteriyor. Aslında ürünü değil, onun sembolik değerlerini satın alıyoruz: başarı, çekicilik, mutluluk, popülerlik, tutku… Kısacası, reklamlar bize ne anlatıyorsa onu satın alıyoruz.

Hele de ergenlik! Yetişkinliğe giden yolda uğradığımız, hiçbir şeyi, hiçbir kişiyi, hatta çoğu zaman kendimizi bile beğenmediğimiz sancılı bir durak. Dilerseniz şu yazıma bir göz atın.

Orada da dediğim gibi anne-baba olarak yapılması gereken, her zaman sevildiğini, değer verildiğini ve önemsendiğini ergene hissettirebilmektir. Ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın, ne marka kullanırsa kullansın… Ergenlik gencin kendini ispat etmeye çalıştığı bir dönem, Kendini aramaya ve bulmaya çalıştığı  bir dönem. Bulduğu şeyin gerçekten kendisi  olmasına yardım etmek  istiyorsanız, ona sahip oldukları nedeniyle değerli olduğunu değil de olduğu ya da olmaya çalıştığı  kişi olduğu  için değerli olduğunu  hissettirin.
Ve her zaman hatırlayın çocuklar  söylediğinizi değil yaptığınızı  yapar

Kaynaklar:

Servislerimizi daha iyi sunabilmek için tanımlama bilgisi (cookie) kullanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek Gizlilik Politikamızı kabul etmiş sayılırsınız.